MEHMET MERİÇ UÇAR
TERKÎB-Î BEND
BAĞDATLI RÛHÎ
Türk edebiyatının en güzel hiciv örneklerinden sayılabilecek
aşağıdaki eser aynı zamanda klâsik Türk şiirinin temel yapısını bildiren bir
manifesto gibidir. Sabah akşam şarap içtiklerini iddia eden şairlerin bu
şarapla ne kastettiklerini, âşıklığın ne demek olduğunu, gerçek sevgilinin kim
olduğunu, o günün şartlarında dindar geçinen mûrayilere ve sahte şeyhlere neden
sataştıklarını, dünyaya tapanlara ve dünya nimetlerine dört elle sarılanlara ne
gözle baktıklarını, övünmek gerektiğinde neyle övdüklerini nefis bir üslûpla
anlatan Rûhî'nin bu eseri edebiyatımızdaki önemli yerini korumaktadır.
I.BEND
1 Sanmañ bizi ki şîre-i engûr ile mestûz
Biz ehl-i
harâbâtdanuz mest-i Elestüz
2
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanur lîk
Biz mâil-i bûs-i leb-i câm ü kef-i destüz
3
Bu‘âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyuz
A‘lâlara a ‘lalanuruz pest ile pestüz
4
Sadrın gözedüp neyleyeyüm bezm-i cihânuñ
Pây-i hum-i meydür
yirümüz bâde-perestüz
5 Erbâb-i garaz bizden ırag oldugı yegdür
Düşmez yire zîra
okumuz sâhib-i şastuz
6 Ma‘il değülüz kimsenüñ âzârına ammâ
Hâtır-şiken-i zâhid-i
peymâne-şikestüz
7 Hem-kâse-i erbâb-i dilüz ‘arbedemüz yok
Meyhanedeyüz gerçi
veli ‘aşk ile mestüz
8 Biz mest-i mey-i meygede-i ‘alem-i cânuz
Ser-halka-i cem‘iyyet-i peymâne-keşânuz
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (I. BEND)
1 Bizim üzüm şırası ile mest olduğumuzu sanmayın. Biz harabat
ehlindeniz; Elest[meclisinin] sarhoşuyuz.
2 İffetsizler bizi
de [kendileri gibi] bulaşık sanırlar, ama biz şarap kadehinin dudağını ve elin
avuç içini öpmeye meylederiz.
3Bu fani dünyada ne
[zengin] bey ve ne de [fakir] dilenciyiz.
Yücelik taslayanlara yücelenir, alçak gönüllülere mütevazı oluruz.
4Bu dünya meclisinin
başköşesini kollayıp ne yapağız? Biz şaraba taparız bizim yerimiz şarap küpünün
dibidir.
5Garaz sahiplerinin
bizden uzak olması daha iyidir. Çünkü okumuz yere düşmez, biz şast sahibi usta
okçuyuz.
6Kimseyi azarlama
niyetinde değiliz ama, kadeh kıran sofunun kalbini kırarız.
7Gönül ehli ile aynı
köşeyi paylaşırız, kavgamız yoktur. Meyhanedeyiz ama aşk ile sarhoşuz.
8Biz gönül alemi
meyhanesinin şarabı[nın] mestiyiz. Kadeh çekenlerin [sofrasında] halkanın
başında otururuz.
II. BEND
1Sâki getür ol bâdeyi kim dâfi‘-i gamdur
Saykal ur o mir’âte
ki pürjeng-i elemdür
2Dil bestelerüz bizden ırag eyleme bir dem
Ol bâdeyi kim nûr-i
dil ü dîde-i Cemdûr
3Ey hâce fena ehline zinhâr ululanma
Dervişi bu mülküñ
şeh-i bi-hayl ü haşemdür
4Hâk ol ki Hudâ mertebeñi eyleye ‘âlî
Tâc-i ser-i ‘âlemdûr
o kim hâk-i kademdür
5Gel doğrulalım meygedeye ragmına anuñ
Kim bâr-i riyâdan kad-i bergeştesi hamdur
6Mey sun bize sâki bizûz ol kavm ki dirler
Rindân-i
sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdür
7Bu nazmı Peyâmîden işit hâle mûnâsib
Kim zûbde-i yârân-i
sühendân-i ‘Acemdûr
8Mâ rind-i sabûhî-zede-i bezm-i elestim
Piş ez hemen
dürdî-keş ü pîş ez-heme mestim
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (II. BEND)
1 Saki kederi defeden o şarabı getir; elem pasıyla dolmuş o
aynaya perdah vur.
2Biz ona gönül bağlamışız. Cem’in gözünün ve gönlünün nuru
olsa şarabı bir an olsun bizden uzak tutma.
3Ey efendi! Yokluğa ermişlere sakın ululanma. Bu ülkenin
dervişi ordusu ve teşrifatı olmayan bir padişahtır.
4 Toprak ol da Allah mertebeni yükseltsin. Ayak toprağı olan
kimse dünyanın başının tacıdır.
5Gel,riya yükünden boyu kıvrılıp bükülen [sofuya] rağmen
meyhaneye yönelelim.
6Saki bize mey sun; biz “kıdem meclisinin şarabının çarptığı
rintler” denen kişileriz.
7Söz ustası İranlı dostların seçkini Peyami’den, bu duruma
şiiri dinle.
8 “Biz elest meclisinin şarabının çarptığı rintleriz. Şarap
tortusunu herkesten önce içtik, herkesten önce sarhoş olduk.”
III.
BEND
1Hôş kûşe-i zevk idi safâ ehline ‘âlem
Bir hâl ile sürseydi
eğer ‘ömrini âdem
2Sıhhat sonı dert olmasa vuslat sonu hicrân
Nûş âhiri nîş olmasa
sûr âhiri mâtem
3Bu ‘âlem-i fânîde safâyı ol ider kim
Yeksân ola yanında
eger ‘ıyş ü eger gam
4Dâ‘im ola hem sohbet-i rindân-i kadeh-nûş
Vârın koya meydâne
eger bîş ü eger kem
5Sûfi ki safâda geçinün Mâlik-i Dinâr
Bir dirhemini alsañ
olur hâtırı derhem
6Zâhir bu ki âhir yiri hâk olsa gerekdür
Ger dirheme muhtâc
ola ger mâlik-i dirhem
7Mey sun bize sâkî içelüm ragmına anuñ
Kim cehli ile
bilmedûgi yirden urur dem
8Her münkir-i keyfiyet-i erbâb-i harâbât
Öz ‘aklı ile Hakkı
diler kim bula heyhât
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (III. BEND)
1İnsan ömrünü hep aynı durumda sürseydi, dünya safa ehline
güzel bir eğlence köşesi oldu.
2Sağlığın sonu dert, kavuşmanın sonu ayrılık, balın sonu
zehir, düğünün sonu matem olmasa.
3Bu fani dünyada safayı süren, gam olsun sevinç olsun her şey
yanında bir olan.
4Az veya çok varını yoğunu ortaya koyup sürekli şarap içen,
rintler sohbetinde bulunandır.
5Safa konusunda zengin olduğunu iddia eden sofunun bir dirhem
[parasını] alsan, gönlü kırılır.
6İster dirheme muhtaç olsun ister dirhem sahibi olsun,
görünen o ki son yeri toprak olacaktır.
7Saki, bize şarap sun, cehaletinden [dolayı] bilmediği yerden
konu açana rağmen içelim.
8Meyhane ehlinin her halini inkâr eden, kendi aklı ile
Allah’ı bulayım der; Eyvahlar olsun!
IV.
BEND
1 Gör zâhidi kim
sâhib-i irşâd olayın der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayın der
2Meyhânede ister yıkılup olmaya vîrân
Bîçâre harâbâtta âbâd olayın der
3Bir serv-kadün bende-i efgendesi olsun
Âlemde o kim gussadan âzâd olayın der
4‘Ömrin geçirüp kûh-ı belâda dil-i şeydâ
Berhem-zen-i hengâme-i Ferhâd olayın der
5Vasl istemeyüp hicr ile hoş geçdügi bu kim
Miskîn gam-ı cânâneye
mu‘tâd olayın der
6Elden komasun gül gibi câm-ı meyi bir dem
Her kim ki bu
gamhânede dilşâd olayın der
7Gezdi yürüdi bulmadı bir eğlenecek yer
Min-ba‘d yine ‘âzim-i
Bağdâd olayın der
8Bağdâd sadefdür güher-i dürr-i Necef ’dür
Yanında anun dürr ü güher seng-i hazefdür
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (IV. BEND)
1Mürşit olmak isteyen şu zahide bak! Daha dün mektebe başladı, bugün üstat olmak ister.
2Meyhanede
yıkılıp perişan olmasın ister. Zavallı harap olmadan abat olayım der.
3Dünyada
gamdan kurtulmak isteyen, bir servi boylunun boynu bağlı kölesi olsun
4Deli
gönül ömrünü bela dağında geçirip Ferhad’ın şöhretini alt üst edeyim der.
5Vuslat
istemeyip ayrılıkla hoşça vakit geçirmesinin sebebi şu: Zavallı
sevgilinin[ayrılık] derdine alışayım der.
6Bu
gam yeri [olan dünyada] gönlüm hoş olsun diyen, gül gibi şarap kadehini bir an
elinden bırakmasın.
7Gezdi
dolaştı, eğlenecek bir yer bulamadı; “Bundan sonra yine Bağdat’a döneyim.” Der.
8Bağdat
bir istiridye, mücevheri Necef’in İncisi [Hz. Ali’dir].Onun yanında inci ve
mücevher taş ve toprak gibidir.
V. BEND
1 Ol
gevher-i yektâ ki bulunmaz ana hemtâ
Gelmez sadef-i kevne bir öyle dür-i yektâ
2Ol zât-ı şerîfe yaraşır da'vî-i himmet
Gelmez sadef-i kevne bir öyle dür-i yektâ
2Ol zât-ı şerîfe yaraşır da'vî-i himmet
Kim oldu ne dünyâ ana maksûd ne ukbâ
3Kim derk eder anı ki ola zâtına ma'lum
Remz-i kütüb-i medrese-i ilm ile bâlâ
3Kim derk eder anı ki ola zâtına ma'lum
Remz-i kütüb-i medrese-i ilm ile bâlâ
4Ol zâhidün ağlar yer ü gök haline yarın
Kim içmeye destinden anın câm-ı musaffa
5Bir
noktadadur sırrı dedi çâr kitabın
Ol çârdadur sırr-ı kütüphâne-i eşyâ
6Ol nokta benim dedi dönüp remzini seyret
Ol çârdadur sırr-ı kütüphâne-i eşyâ
6Ol nokta benim dedi dönüp remzini seyret
Ya'ni ki benim cümle-i esmâ-yı müsemmâ
7Çün hisse imiş kıssadan ehl-i dile maksûd
7Çün hisse imiş kıssadan ehl-i dile maksûd
Maksûd nedür anla bil ey ârif-i dânâ
8Hep mağlatadur lâklaka-yı zâhir ü bâtın
8Hep mağlatadur lâklaka-yı zâhir ü bâtın
Bir nokta imiş asl-ı suhan evvel ü âhir
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (V. BEND)
1O eşi benzeri bulunmayan öyle bir tek mücevherdir ki kâinat istiridyesine öyle değerli bir inci [daha] gelmez.
2Himmet davası, kendisine ne dünya ne de ahreti amaç edinmeyen o şerefli zata yaraşır.
3Ulvî âlem medresesinin kitaplarının sırları kendisine malum olan o zatı kim [hakkıyla] anlatabilir.
4Onun elinden saf şarap kadehini içmeyen zahidin haline, yarın yer gök ağlar.
5O “dört kitabın sırrı bir noktadır, varlık kütüphanesinin sırrı da o dörttedir.”dedi.
6Hz.Ali “O nokta benim, yani bütün isimlere müsemma benim.”dedi, duyup hikmetini seyret.
7Madem ki gönül ehline amaç kıssadan hisse imiş; ey bilge arif amacın ne olduğunu anlayıp öğren.
8Görünen ve görünmeyen [her şeyi] yanıltmaca ve boş sözlerden ibarettir. Başında sonuna kadar bütün sözlerin aslı bir noktaymış.
VI.BEND
1 Vardum
seherî tâ'at içün mescide nâgâh
Gördüm oturur halka olup bir nice
gümrâh
2Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh
2Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh
Her birisinün vird-i zebânı çil ü pencâh
3Didüm
ne satarsuz ne alursuz ne virirsüz
K'aslâ dilinüzde ne nebî var ne hôd
Allah
4Didi biri kim şehrimüzün hâkim-i vakti
4Didi biri kim şehrimüzün hâkim-i vakti
Hayr itmek içün halka gelür mescide her
gâh
5İhsânı ya pencâh ya çildür fukaraya
5İhsânı ya pencâh ya çildür fukaraya
Sabr eyle ki demdür gele ol mîr-i
felek-câh
6Geldüklerini mescide bildüm ne içündür
6Geldüklerini mescide bildüm ne içündür
Yüz döndirüp andan didüm ey kavm olun
âgâh
7Sizden kim ırağ oldı ise Hakk'a yakındur
7Sizden kim ırağ oldı ise Hakk'a yakındur
Zirâ ki dalâlet yolıdur gitdüğünüz râh
8Tahkîk bu kim hep işinüz zerk ü riyâdur
Taklîddesüz tâ'atünüz cümle hebâdu
8Tahkîk bu kim hep işinüz zerk ü riyâdur
Taklîddesüz tâ'atünüz cümle hebâdu
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (VI. BEND)
1Bir seher vakti ibadet için zamansızca mescide
vardığımda bir takım yolsuzların halka halinde oturmakta olduğunu gördüm.
2Kimisi eline tespih alıp birlikteliğe girmiş, her birinin dilinden düşmeyen kırk elli[paradır.]
3Onlara “Dilinizde ne Allah ne Peygamber var, ne sayıyorsunuz? Ne alıp satıyorsunuz?” dedim.
4İçlerinden birisi dedi: “Şehrimizin günümüzdeki hâkimi halka hayır için her vakit mescide gelir;
5Fakirlere ihsanı ya kırk ya ellidir. Sabret, şimdi o felek mertebeli emirin gelme zamanıdır.
6Mescide niye geldiklerini öğrenince onlara yüz çevirip dedim: “Ey! Topluluk, bilinki,
7sizden uzak olan Allah’a yakındır. Çünkü gittiğiniz yol delalet yoludur.
8Doğrusu hep işiniz riya ve gösteriştir. Taklittesiniz, bütün ibadetiniz boşadır.”
VII. BEND
1Dünyâda denîlerden idersin taleb-i kâm
Ey ham-ı tama’ niceye dek bu tama'-ı hâm
Ey ham-ı tama’ niceye dek bu tama'-ı hâm
2Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersün anun cübbe vü destârına ikrâm
3Nakşın çıkarup eylemedin zâtını ma'lûm
Başlarsın ana eylemeğe fakrunı i'lâm
4Cerrar diyü virmez olur Tanrı selâmın
Şermende ider itse sana habbece in'âm
5Vay er olasın hırkada nâmun ola derviş
Mülhid diyü yandurmağa eyler seni ikdam
6Yazuk sana kim eyleyesin hırs u tama'dan
Bir habbe içün kendüni 'âlemlere bed-nâm
7Yok sende kanâ'at gözün aç olduğı oldur
Rızkun irişür sana eğer subh u eğer şâm
8İt lokması lâzım mı toyurmaz mı seni nân
Zehr olsun o lokma k'ola pes-mânde-i dûnân
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ (VII. BEND)
1Dünyada meramını alçaklardan talep edersin. Ey! Ham tamahlı bu olmayacak isteklerin ne zamana kadar sürecek?
2Soyuna
çekmemişin birisini cübbe ve destarla gördüğünde onun cübbe ve destarına saygı
gösterirsin
3Hilesini
sezip durumunu anlamadan ona muhtaçlığını bildirmeye başlarsın.
4Utancımdan
sana azıcık iyilikte bulunursa da, ona duacısın diye bir daha Tanrı selamını
vermez..
5Hırkalı
er olup namında “derviş” olursa, “Vay kâfir!” diye seni mahvetmeye yakmaya
başlar.
6Sana
yazıklar olsun ki azıcık bir şeye olan hırs ve tamahından, adını kötüye
çıkarırsın.
7Nasibin
sana sabah veya akşam ulaşmaktadır. Gözünün aç olmasının sebebi,sende kanaat
bulunmamasıdır.
8Seni ekmek doyurmuyor mu? [İlla ki] İt lokması mı lazımdır? Alçakların artığı olan o lokma zehir olsun.
8Seni ekmek doyurmuyor mu? [İlla ki] İt lokması mı lazımdır? Alçakların artığı olan o lokma zehir olsun.
VIII. BEND
1Giryen kopar ey h’âce meğer kim ciğeründen
Kim çıktı ciğer
pâreleri çeşm-i teründen
2Bin girye edersin seni âhir ayırurlar
Ferzend ü zen ü
tantana-i sîm ü zeründen
3Bu mülk-i fenâya ki ademden güzer ettin
Sûdun nedür ancak anı
bil sen seferinden
4Yok çıkmağa gönlün der-i dünyâ-yı denîden
Billâh dahı hoşnud mısun yoksa yeründen
5Bu mezbeleden böyle güzâr eyleyi gör kim
Bir zerre gubâr
irmeye tâ rehgüzeründen
6Sîm ile zeri kendüne kat kat siper ettin
Merg okını geçmez mi
sanursun siperünden
7Akl adın anup kendüni teşvîşe düşürme
Divâne olup ref’-i
kalem kıl üzerinden
8Ey h’âce eğer kim sen isen âkil ü dânâ
Şeydâluğı bin akla
değişmez dil-i şeyda
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (VIII. BEND)
1Ey
cimri zengin! Yaşlı gözünden ciğer parelerin çıktı diye ciğerden feryat
edersin.
2Binlerce
ağlasan da seni sonunda çocuğundan, karından
gümüş ve altınından ayıracaklar
3Bu fanilik ülkesine yokluktan göç ettin ama, yolculuktan
karın nedir bir bilsen...
4Alçak dünya hanesinden çıkmaya gönlün yok. Allah aşkına
söyle! Yoksa yerinden memnun musun?
5Bu mezbelelikten öyle geçip gitmeye bak ki yolundan sana bir
zerre toz değmesin
6Gümüş ve altını kendine kat kat siper ettin.Ölüm oku
siperinden geçmez mi sanarsın?
7Akıldan bahsedip kendini karışıklığa bırakma.Deli olup
üzerinden kalemi kaldır.
8Ey efendi! Eğer akıllı ve bilgili sen isen,çılgın gönül
deliliği bin akla değmez.
IX. BEND
1 Ebnâ-yı zamânun talebi nâm u nişândur
Her biri tasavvurda filan ibn-i fülândur
2Güftâra gelüp söyleseler cehl-i
mürekkeb
Zu’munca velî her biri bir kutb-ı zamândur
3Erbâb-ı hıred zerre kadar mu'tekid olmaz
Ol mürşide kim mu'tekîd-i bî-hıredândur
4Taklîd ile seccâde-nişîn olmuş
oturmuş
Tahkîkte ammâ har-ı be-güsiste-inândur
5Dermiş bana keşf oldu hep esrâr-ı
hakîkat
Vallâhi yalandır sözi billâhi yalandur
6Kendünden ırağa düşüp ardınca yorulma
Ol bî-haberün gitdüği yol zann u gümândur
7Ey tâlib-i tahkîk eğer var ise aklun
Gûş it bu sözi kim haber-i bâ-haberândur
8Zinhâr unutup bildiğüni düşme inâda
Bir pîre yapış kim eresin sırr-ı ma’âda
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (IX. BEND)
1Zamane
İnsanlarının hevesi şan ve şöhrettir. Her biri güya
filanın oğlu filandır.
2Söze gelip konuşmaya başlasalar katmerli cehalet.Ama
zanlarına göre her biri zamanın kutbu gibidirler.
3Kafasızların itikat ettikleri o mürşide zeka sahibi olanlar
zerrre kadar inanmazlar.
4Taklit ile seccade sahibi olup oturmuş, ama gerçekten yulvar
gevşek bırakılmış bir eşşektir.
5 “Bana hakikatin bütün sırları açıklandı.” Dermiş vallahi de
billahi de yalandır.
6Ondan uzaklaş,arkasına düşüp yorulma;çünkü o habersizin
gittiği yol zan ve şüphedir.
7Ey hakikate ermek isteyen! Eğer idrakın varsa, haber sahibi
olanların haber olan şu sözü işit:
8Aman bildiklerini unut,inada düşme! Gidilecek yerin sırrına
ermek için bir mürşide yapış.
X. BEND
1Sûfî ki riyâ ile ider kendüyi mevsûf
Evkât-i şerîfi ola taklîd ile masrûf
Evkât-i şerîfi ola taklîd ile masrûf
2Minberde hatîb ola vü mahfilde muarrif
Âr eylemeye olduğuna cehl ile ma’ruf
Âr eylemeye olduğuna cehl ile ma’ruf
3Âyîne-i kalbini kudûret ede tîre
Ruşenleri feyz-i Hak ile olmaya mekşuf
Ruşenleri feyz-i Hak ile olmaya mekşuf
4Cem’-i kütüb etmekle ne mümkin ola vâkıf
Esrâr-i Hüdâ’ ya ki ola ol mürşide mevkûf
Esrâr-i Hüdâ’ ya ki ola ol mürşide mevkûf
5Cân ü dilinin revzenesi olmaya pür-nûr
Daim biri mahsûf ola anın biri meksûf
Daim biri mahsûf ola anın biri meksûf
6Zâtındaki âsâr-ı kemâl olmaya hardur
Ya şâl-ı siyeh eğnine giymiş ya yeşil sûf
Ya şâl-ı siyeh eğnine giymiş ya yeşil sûf
7Âlemde ki kâmil çeke gam zevk ede câhil
Yerden göğe dek yûf bana ger demeyim yûf
8Çün Hak diyeni eylediler zulm ile berdâr
Yerden göğe dek yûf bana ger demeyim yûf
8Çün Hak diyeni eylediler zulm ile berdâr
Bâtıl söze agaz edelim biz dahi nâçâr
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (X. BEND)
1Riyakarlıkla
kendini vasıflı gösteren ham sofunun mübarek
zamanı taklit ile ziyan olur.
2Minberde hatip, mahfilde muarrif de olsa cehli ile
tanındığından utanç duymaz.
3Kalbinin aynasını kaygılar karartırda, Hak feyzinin
parlatıcısı bile aydınlatmaz.
4O mürşide verilen ilahi sırları kitaplar toplamakla vakıf
olmak ne mümkündür!
5Canının ve gönlünün güneşi ve ayı ışıklanmaz, daima onların
biri gölgede diğeri tutulmuş olur.
6Zatında kemale ermişlik sırları yoksa, sırtına ya siyah şal
ya yeşil sof giymiş bir eşşektir.
7Dünyada kemal sahibi gam çeksin,cahil zevk etsin de ben buna
yuh demezsem; bana yerden göğe kadar yuh olsun.
8Mademki Hak diyeni zulümle darağacına çektiler,bizde çaresiz
batıl söze başlayalım.
XI. BEND
1Yuf hârına dehrün gül ü gülzârına hem yuf
Ağyârına yuf yâr-i cefâkârına hem yuf
2Bir ıyş ki mevkûf ola keyfiyyet-i hamre
Ayyâşına yuf hamrine hammârına hem yuf
3Zî-kıymet olunca nidelim câh ü celâli
Yuf anı satan dûna hirîdârına hem yuf
4Çün ehl-i vücûdun yeri sahrâ-yı ademdir
Yuf kâfile vü kâfile-sâlârına hem yuf
5Âlemde ki bengîler ola vâkıf-i esrâr
Hayrânına yuf anların esrârına hem yuf
6Ârif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil
İkbâline yuf âlemin idbârına hem yuf
7Çarh-i feleğin sa'dine vü nahsine lâ'net
Kevkeblerinün sâbit ü seyyârına hem yuf
8Çün ola harâm ehl-i haka dünya vü ukbâ
Cehdeyle ne dünyâ ola hâtırda ne ukbâ
Ağyârına yuf yâr-i cefâkârına hem yuf
2Bir ıyş ki mevkûf ola keyfiyyet-i hamre
Ayyâşına yuf hamrine hammârına hem yuf
3Zî-kıymet olunca nidelim câh ü celâli
Yuf anı satan dûna hirîdârına hem yuf
4Çün ehl-i vücûdun yeri sahrâ-yı ademdir
Yuf kâfile vü kâfile-sâlârına hem yuf
5Âlemde ki bengîler ola vâkıf-i esrâr
Hayrânına yuf anların esrârına hem yuf
6Ârif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil
İkbâline yuf âlemin idbârına hem yuf
7Çarh-i feleğin sa'dine vü nahsine lâ'net
Kevkeblerinün sâbit ü seyyârına hem yuf
8Çün ola harâm ehl-i haka dünya vü ukbâ
Cehdeyle ne dünyâ ola hâtırda ne ukbâ
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XI. BEND)
1Dünyanın dikenine,gülüne, gül bahçesine yuh olsun!
Düşmanına, da cefakar dostuna da yuh olsun!
2Şarabın keyfiyyetine bağlı olan bir
eğlenceye,ayyaşına,şarabına,şarapçısına yuh olsun!
3Parayla olunca makam ve mevkiyi ne yapalım? Onu satan alçağa
da alanına da yuh olsun!
4Madem ki vücut ehlinin yeri yokluk çölüdür, kafilesine de
kafilecisine de yuh olsun!
5Afyonkeşlerin
esrara vakıf olduklar alemde, kendinden geçene de onların esrarına da yuh
olsun!
6İrfan
sahibi talihsiz, cahil ikbal sahibi olsun;dünyanın
ikbaline de düşkünlüğüne de yuh olsun!
7Feleğin çarkının uğruna da uğursuzluğuna da lanet olsun!
Yıldızlarının sabitine de seyyarına da yuh olsun!
8Madem gönül ehline dünya
ve ahiret haram oldu, gayret et [de] gönül de ne dünya olsun ne ahiret…
XII. BEND
1Aya nice bir devrede bu çâr-anâsır
Kim ana ne evvel ola ma’lûm ne âhir
Kim ana ne evvel ola ma’lûm ne âhir
2Gâh eyleyeler âlem-i tefrîdde seyrân
Gâhî olalar âlem-i terkîbte sâyir
Gâhî olalar âlem-i terkîbte sâyir
3Tefrîdde çâr ola vü nâçâr ola devri
Terkîbe gelince se-mevâlîd ola zâhir
Terkîbe gelince se-mevâlîd ola zâhir
4Bu cümle mezâhirden ola mu’teber insan
Insanın ola cumle tufeyli bu mezâhir
Insanın ola cumle tufeyli bu mezâhir
5Nefsini bilenler getüre Hâlik’a îmân
Bilmezlere îmân getürenler diye kâfir
Bilmezlere îmân getürenler diye kâfir
6Kâfir ki yerin dûzeh eder cehlden eyler
Çün cehl hakîkatte ola küfr acep sır
Çün cehl hakîkatte ola küfr acep sır
7Dünyâ vere câhillere el kâmil olanlar
Ayakta kala olmayalar habbeye kâdir
Ayakta kala olmayalar habbeye kâdir
8Çün cehldedür zevk kemâli nidelim biz
Kāl ehli safâ eyleye hâli nidelüm biz
Kāl ehli safâ eyleye hâli nidelüm biz
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XII. BEND)
1Acaba
başı sonu bilinmeyen bu dört unsur daha ne kadar dönecek?
2[Bu
dört unsur] bazen ilahi alemde dolaşırlar, bazende mürekkeb cisimler aleminde seyrederler.
3Vahdet aleminde dört [unsur] olur da devri çaresiz olur.Mürekkeb
cisimler alemine gelince üç ana unsur ortaya çıkar.
4Bütün bunlardan insan itibara gelir de bütün mezahir insana
tufeyli olur.
5Kendini bilenler Yaratıcı’ya iman getirirler, bilmeyenlere
iman getirenler [onlara]kafir derler.
6Yerini cehennem eden kafir cehaletten eder.Cehalet gerçekten
küfür olsun [bu ne] acayip sır!
7Cahillere dünya el versin,kemal sahipleri ayaklar altında
kalıp bir zerreye kudretleri olmasın.
8Madem zevk cehalettedir bi kemali ne yapacağız? Laf ehli
olanlar safa sürsün şimdi biz ne edeceğiz.
XIII.BEND
1Dünyâ talebiyle kimisi halkın emekte
Kimi oturup zevk ile dünyâyı yemekte
2Yok derdüne bir çâre ide mîr ü
gedâda
Sen çektiğin âlâmı eğer sakla eğer de
3A’yân-ı cihândan kerem umma anı
sanma
Asâr-ı ‘atâ ola ne paşada ya begde
4Matbahlarına aç varan âdem değenek
yer
Derbânları var göz kapuda el değenekte
5Bir devrde geldük bu fenâ âleme biz
kim
Âsâr-ı kerem yok ne beşerde ne melekte
6Ağyâr vefâdan dem urur yâr cefâdan
Âdemde vefâ olmaya vü ola köpekte
7Evc-i feleğe bastı kadem câh ile
câhil
Erbâb-ı kemâlin yeri yok zîr-i felekte
8Yâ Rab bize bir er bulunup himmet
eder mi
Yoksa günümüz böyle felâketle geçer mi
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XIII. BEND)
1Halkın kimisi dünyayı elde etmek için emekte, kimisi de zevkle dünyayı yemekte.
2Sen çektiğin elemleri ister sakla ister söyle; derdine ne beyden
ne de fakirden bir çare yok.
3Cihanın önde gelenlerinden kerem bekleme, ihsan eseri paşada
veya beyde olur sanma.
4[Onların] mutfaklarına aç giden adam sopa yer. Gözleri
kapıda elleri değnektedir.
5Bu fani dünyaya öyle bir devirde geldik ki cömertlik alameti
ne insanda ne melekte var.
6Başkaları vefadan bahseder,dost cefadan. İnsanda vefa
olmasın da köpekte mi olsun?
7Cahil, makamı ile feleğin tepesine ayak bastı, kemal
sahiplerinin feleğin altında yeri yok!
8Ya Rab bir er çıkıp da bize yardım eder mi? Yoksa günümüz
böyle felaketle mi geçer?
XIV. BEND
1Ey sâhib-i kudret kanı insâf ü mürüvvet
Rindân-ı mey-âşâma niçin olmaya rağbet
Rindân-ı mey-âşâma niçin olmaya rağbet
2Kısmetleri dersen ezelî cevr ü cefâdur
Cevr ola niçin zevk u safâ olmaya kısmet
Cevr ola niçin zevk u safâ olmaya kısmet
3Dersin ki bugün eylemeyen yarın eder zevk
Çok mu iki gün bendelerin eyleye işret
Çok mu iki gün bendelerin eyleye işret
4Hacetlerimüz kâdir iken kılmağa hâsıl
Salmak kereminden bizi ferdâya ne hâcet
Salmak kereminden bizi ferdâya ne hâcet
5Nâçâr çeker halk bu zahmetleri yohsa
Âdem kara dağ olsa getürmez buna tâkat
Âdem kara dağ olsa getürmez buna tâkat
6Hâlün kime ansan sana der hikmeti vardur
Öldürdi bizi âh bilinmez mi bu hikmet
Öldürdi bizi âh bilinmez mi bu hikmet
7Bîhûde dönüp neyler ola başımuz üzre
Halkun bu felek dedüği dôlâb-ı meşakkat
8Bîhûde yeter döndü hemân terkini kılsa
Halkun bu felek dedüği dôlâb-ı meşakkat
8Bîhûde yeter döndü hemân terkini kılsa
Kim aksine devr eylemeden yeğdi yıkılsa
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XIV. BEND)
1Ey kudret sahibi! İnsan ve mürüvvet hani? Şarap içen rintlere ne için şefkat olmaz?
2 “Nasipleri ezelde beri eziyet ve cefadır” dersen; eziyet
olur da niçin zevk ve safa olmaz?
3 “Bugün zevk sürmeyen yarın sürer” dersin. Kulların iki gün
eğlenseler çok mu?
4İhtiyaçlarımızı görmeye kudretin varken, bizi kereminden
yarına ertelemene ne gerek var?
5Halk bu eziyetleri çaresiz çeker. Yoksa adam kara dağ olsa buna tahammül edemez.
6Durumunu kime açsan sana “Vardır bir Hikmet.” Der. Ah öldürdü
bizi, bilinmez mi bu hikmet.
7Halkın bu felek dediği eziyet dolabı boş yere başımızın üstünde
dönüp ne yapıyor?
8Boş yere döndüğü yeter. Artık bıraksa.Çünkü tersine
dönmektense yıkılması iyidir.
XV. BEND
1Çarhun ki ne sa’dinde ne nahsinde bekā var
Dehrün ki ne hâsında
ne ‘âmında vefâ var
2Aldanma anın sa’dine nahsinden alınma
Nahsinde deme mihnet
ü sa’dinde safâ var
3Meyl etme anın hâsına ‘amından üşenme
‘Amında deme hisset ü
hâsında ‘atâ var
4Cehd eyle hemân gayr
eline bakmayı gör kim
Benden ne sana fâide
senden ne bana var
5Eğninde görüp gayrilerin atlas ü dîbâ
Gam çekme ki eğnimde
benüm köhne abâ var
6Geç cümle bu efkârdan ü ârif-i vakt ol
Sergeşte bil anı ki
serinde bu hevâ var
7Ferdâ elemin çekme mey iç bak ruh-ı hûba
Âşıklara ferdada dahi
va’d-i likâ var
8El verse safâ fırsatı fevt eyleme bir dem
8El verse safâ fırsatı fevt eyleme bir dem
Düyâ ana değmez ki
cefâsın çeke âdem
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XV. BEND)
1Feleğin ne uğrunda ne uğursuzluğunda sonsuzluk vardır.Dünyanın ne seçkininde ne de avamında vefa vardır.
2[Feleğin] uğruna aldanma, uğursuzluğundan da
alınma.Uğursuzluğunda zorluk, uğurunda da safa var diye düşünme.
3Seçkinlere aldanıp perişan olma.Avamında hasislik,
seçkininde cömertlik var deme.
4Gayret edip başkalarına muhtaç olmamaya bak; çünkü ne benden
sana, ne de senden bana fayda var.
5Başkalarının sırtında atlas ve ipek elbiseler görüp, benim
sırtımda eski aba var diye gam çekme.
6Bütün bu düşünceleri bırakıp zamanın arifi ol; başında böyle
bir sevda olan kimseyi şaşkın bil.
7Yarının derdini çekme, şarap içip güzel yüze bak; aşıklara
gelecekte de “Huri” vaadediliyor.
8Safa el verirse hiç fırsatı kaçırma; insan için dünya,cefasına
çekmeye değmez.
XVI.BEND
1Sûrette nola zerre isek ma’nide yohuz
Ruh-ül kudüs’ün
Meryem’e nefh ittüği ruhuz
2Peymâne-i hûrşîd ile her dem iderüz ayş
İsâ ile peymâne-keş-i
câm-ı sabûhuz
3Ettükse şarab içmemeğe tövbe güzelsiz
Sabit-kademüz
tövbemüz üstinde nasûhuz
4Mâr ise ‘adû biz yed-i beyzâ-yı kelîmüz
Tufân ise dünyâ gamı
biz keştî-i Nuh’uz
5Molla okusun medresede şerh-i me’ânî
Metn-i kadehi sor
bize biz ehl-i şürûhuz
6Sûfi bizi sen cism göziyle göremezsin
Aç cân gözini eyle nazar gör ki ne rûhuz
7Bed-gûlara leb-beste görünmekteyüz amma
Rindân-ı Mesîhâ-deme
miftâh-ı fütûhuz
8İsî-dem ü Rûhî-lakab ü Hızr-hayâtuz
Deryâ-yı sıfat içre
nihân gör ki ne zâtuz
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XVI. BEND)
1Eğer
görünüşte zerreysek, mana itibariyle güneş
gibiyiz.Biz Cebrail’in Meryem’e üflediği ruhuz.
2Her sabah güneşin kadehi ile işret ederiz.Sabah içilen
şarabın meclisinde İsa ile kadeh çekeriz.
3Güzeller olmadan şarap içmemeye tövbe ettiysek, bozmamız mümkün
olmayan tövbemizde sımsıkı duruyoruz.
4Düşman yılansa biz Musa’nın beyaz eliyiz. Dünya gamı tufan
ise biz Nuh’un gemisiyiz.
5Molla medresede Metâli şerhi okusun, sen bize kadeh metnini sun.Biz
şerh ehliyiz.
6Ey sofu,sen bizi madde gözüyle göremezsin. Gönül gözünü aç
da nasıl bir olduğumuza bak.
7Kötü söyleyenlere susuyor görünüyoruz, ama İsa nefesli
rintlere açılma anahtarıyız.
8İsa nefesli,Rûhî lakaplı ve Hızır hayatlıyız. Sıfatlar denizinde
gizlenmiş zat cevheriyiz.
XVII. BEND
1Verdük dil ü cân ile rızâ hükm-i kazâya
Gam çekmezüz uğrarsak
eğer derd ü belâya
2Koyduk vatanı gurbete bu fikr ile çıkduk
Kim renc-i sefer bâis
ola izz ü ‘alâya
3Devr eylemedük yer komaduk bir nice yıldur
Uyduk dil-i dîvâneye
dil uydı hevâya
4Olduk ne yere varduk ise aşka giriftâr
Alındı gönül bir sanem-i mâh-likâya
5Bağdâd’a yolun düşse ger ey bâd-ı seher-hîz
Âdâb ile var hizmet-i yârân-ı safâya
6Rûhî’yi eğer bir sorar ister bulunursa
Derlerse buluştun mu
o bî-berg ü nevâya
7Bu makta-i garrâyı okı ebsem ol andan
Malûm olur ahvâlimüz
erbâb-ı vefâya
8Hâlâ ki biz üftâde-i hûbân-ı Dımışk’uz
Ser-halka-i rindân-ı melâmet-keş-i ışkuz
GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ (XVII. BEND)
1Kaderin hükmüne can ve gönülden razı olduğumuzdan , eğer
dert ve belaya uğrasak gam çekmeyiz.
2Sefer sıkıntısı değer kazanma ve yücelmeye sebep olur düşüncesiyle
vatanı bırakıp gurbete çıktık.
3Deli gönüle uyduk,gönülde aşka uydu; nice yıldır dolaşmadık
yer bırakmadık.
4Nereye vardıysak aşka düştük gönül[her gittiği yerde] ay yüzlü
bir güzele yakalandı.
5Ey seher vaktinde uyanan rüzgar! Eğer Bağdat’a yolun düşerse
edeple safa dostlarının huzuruna git.
6Rûhî’yi eğer sormak isteyen biri bulunursa, “O elinde avucunda
bir şeyi olmayanla görüştün mü?” derlerse;
7Bu parlak matlaı okuyup sonra sus. Vefa sahiplerine
durumumuz malum olur.
8Şimdi biz Şam güzellerinin düşkünüyüz. Aşkın kınanmasını
çeken rintlerin halkabaşıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder