MEHMET MERİÇ UÇAR
TANZİMAT İKİNCİ DÖNEMİNE BAKIŞ VE TANZİMAT
İKİNCİ DÖNEMİNE GELEN ELEŞTİRİLER
Yazımızda
Tanzimat ikinci dönemi hakkında bilgi vereceğiz daha sonra gelen eleştirileri
inceledikten sonra bunların haklı veya haksız yanlarını bulup yazımızı
sonlandıracağız.
Tanzimat
edebiyatı, Tanzimat Dönemi kültürel ve siyasi hareketlerinin
sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat
akımıdır.
3 Kasım 1839'da Mustafa
Reşid Paşa
tarafından ilan edilen Gülhane
Hattı Hümayunu
da denilen yenileşme beratının yürürlüğe
konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat
Fermanı
olarak adlandırılacak, gerek siyasî alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya
yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Edebiyat tarihçilerimiz de 1839
yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir.
18. yy Osmanlı
İmparatorluğu'nda
artık gerileme ve çöküş
devrinin
başladığı dönemdir dönemin adı yine bu dönemde hazırlanan fermandan gelmektedir.
Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen
isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk
kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk
yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe
konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır. Okullarda
öğretimin Türkçeye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve
gelişen milliyetçilik sonucunda edebî
yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelerle birlikte uyanan yeni fikir
akımları da paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu
olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların
yanında günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.
Tanzimat dönemine şöyle bir baktığımızda iki
döneme ayırmamız mümkündür. Birinci dönem 1860-1876 yılları arasını kapsayan
bir dönemdir ve Şinasi-Namık Kemal-Ziya Paşa okulu olarakta adlandırılır. Bu
dönemde sanatçılarda klasizm ve dönemin en ilgi duyulan akımı romantizm akımı
başı çekmektedir. Sanatçılar eserlerini bu akımları baz alarak oluşturmuşlardır.
Bu dönemde sanatçıların çoğunluğu halka yönelmiş onları bilgilendirmek eğitmek
amaçlı yazılar yazmıştır. Kısacası toplum için sanat görüşünü benimsemişlerdir.
Tanzimat birinci dönemi edebiyatının genel özelliklerine şöyle bir bakacak
olursak;
1. 1860'ta
Şinasi'nin Agâh Efendi ile çıkardığı ilk özel Türk gazetesi olan Tercüman-ı
Ahval'in yayına başlaması Tanzimat edebiyatının da başlangıcını oluşturur.
2. Bu dönemin başlıca sanatçıları Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey, Ahmet Cevdet Paşa'dır.
3. Sanatçılar bir aydın sorumluluğuyla Osmanlı İmparatorluğu'nun sorunları ile yakından ilgilenmişler, devletin kurtuluşunu genellikle mutlakıyetten meşrutiyete geçme idealine bağlamışlardır. Bu amaçla halka seslenmiş, Batı kültürünü halka tanıtmaya ve bu uygarlığın değerlerini topluma benimsetmeye çalışmışlardır.
4. Genel olarak "sanat toplum içindir" anlayışının benimsendiği görülür.
5. Dilde sadeleşmenin ilk adımları bu dönemde atılmış; fakat bu konuda istenen ölçüde başarılı olunamamıştır. Tüm sanatçılarla savunulan dilde sadeleşme düşüncesi, Şinasi ve Ahmet Mithat Efendi dışında uygulamaya pek geçirilememiştir.
6. Roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, makale gibi Batı edebiyatından alınan türler ilk defa bu dönemde edebiyatımıza girmiştir.
7. Fransız İhtilalı’nın etkisiyle hürriyet, eşitlik, adalet gibi kavramlar şiire girmiş; şiirin konu alanı genişlemiştir.
8. Şiirde Divan edebiyatında pek görülmeyen konu bütünlüğüne önem verilmiş, parça güzelliği yerine bütün güzelliği amaçlanmıştır.
9. Divan edebiyatından gelen kaside, gazel, murabba, terkibibent... Gibi nazım biçimlerinin kullanılmasına devam edilmiştir. Aruz geleneği sürdürülmüş; hece ölçüsünün Türklerin ulusal ölçüsü olduğu savunulsa da heceyle yazılan şiirler birkaç denemeden öteye gitmemiştir. Nazım birimi olarak daha çok beyit kullanılmıştır.
10. Sanatçılar en çok romantizm akımından etkilenmişlerdir. (Şinasi ve A.Vefik Paşa klasisizm'den etkilenmişlerdir.)
2. Bu dönemin başlıca sanatçıları Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey, Ahmet Cevdet Paşa'dır.
3. Sanatçılar bir aydın sorumluluğuyla Osmanlı İmparatorluğu'nun sorunları ile yakından ilgilenmişler, devletin kurtuluşunu genellikle mutlakıyetten meşrutiyete geçme idealine bağlamışlardır. Bu amaçla halka seslenmiş, Batı kültürünü halka tanıtmaya ve bu uygarlığın değerlerini topluma benimsetmeye çalışmışlardır.
4. Genel olarak "sanat toplum içindir" anlayışının benimsendiği görülür.
5. Dilde sadeleşmenin ilk adımları bu dönemde atılmış; fakat bu konuda istenen ölçüde başarılı olunamamıştır. Tüm sanatçılarla savunulan dilde sadeleşme düşüncesi, Şinasi ve Ahmet Mithat Efendi dışında uygulamaya pek geçirilememiştir.
6. Roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, makale gibi Batı edebiyatından alınan türler ilk defa bu dönemde edebiyatımıza girmiştir.
7. Fransız İhtilalı’nın etkisiyle hürriyet, eşitlik, adalet gibi kavramlar şiire girmiş; şiirin konu alanı genişlemiştir.
8. Şiirde Divan edebiyatında pek görülmeyen konu bütünlüğüne önem verilmiş, parça güzelliği yerine bütün güzelliği amaçlanmıştır.
9. Divan edebiyatından gelen kaside, gazel, murabba, terkibibent... Gibi nazım biçimlerinin kullanılmasına devam edilmiştir. Aruz geleneği sürdürülmüş; hece ölçüsünün Türklerin ulusal ölçüsü olduğu savunulsa da heceyle yazılan şiirler birkaç denemeden öteye gitmemiştir. Nazım birimi olarak daha çok beyit kullanılmıştır.
10. Sanatçılar en çok romantizm akımından etkilenmişlerdir. (Şinasi ve A.Vefik Paşa klasisizm'den etkilenmişlerdir.)
Tanzimat ikinci dönemi hakkında bilgi verecek
olursak 1876-1895 yılları arasını kapsar. II. Abdülhamit'in Meclis-i Mebusan'ı
kapattıktan sonra aydınlar üzerinde kurduğu baskı, "toplum için
sanat" anlayışının Tanzimat'ın ikinci döneminde sona ermesine yol
açmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan ikinci kuşak sanatçıları 1896'ya kadar
Tanzimat ruhunu "sanat için sanat" anlayışıyla sürdürmüşler ve bu
tarihte doğan Servet-i Fünun topluluğuna zemin hazırlamışlardır.Bu dönemde
sanatçılar yapmacık olmakla, ağır bir dil
kullanmakla suçlanmışlardır.Sürekli tartışmalar çıkmıştır bunlardan en
önemlilerinden biri de Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem arasında olan
tartışmalardır.Recaizade Mahmut Ekrem “Zemzeme” adlı eseriyle kendini
savunmuş.Muallim Naci ise “Demdeme” adlı eseriyle kendini savunmuştur.Muallim
Naci eski edebiyat yanlısı,Recaizade ise yeni edebiyat yanlısıdır.Tanzimat
edebiyatı ikinci dönem özelliklerine genel olarak bakacak olursak;
1- Birinci dönemde savunulan ve kısmen de olsa uygulanan dilde sadeleşme düşüncesi ikinci dönemde ihmal edilmiş ve unutulmuş, bu yüzden Arapça-Farsça kelimeler yeniden çoğalmıştır.
2-Bu
dönemde “sanat için sanat” düşüncesi hâkimdir.
3. Toplumla ilgili duygu ve düşüncelerin yerini kişisel duygu ve düşünceler almış; biçimsel yenilikler, teknik ve estetik açıdan yenileşme çabaları sürmüştür.
4. Romantizm akımının yanında realizm ve natüralizm akımları da etkili olmaya başlamıştır.
5. Birinci dönem şairleri gibi bu dönem şairleri de heceyle yazdıkları birkaç şiir dışında genel olarak aruzu kullanmışlardır.
6. Divan şiiri nazım biçimlerinden uzaklaşılmaya başlanmış, Batı'dan alınan nazım biçimlerinin ilk örnekleri bu dönemde görülmüştür.
7. Roman ve hikâye alanında ilk döneme göre estetik bakımdan daha olgun ürünler verilmiştir.
8. Birinci dönemde halka ulaşmanın en etkili yolları olan tiyatro ve gazete, gücünü yitirmiş; oyunlar genellikle okunmak üzere yazılmış, dergicilik önem kazanmıştır.
9.Gazetecilik, ilk dönemdeki toplumsal etki ve işlevini yitirir. Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük sıradan olaylara bırakır. Toplumsal makalenin yerini de edebi makale alır.
3. Toplumla ilgili duygu ve düşüncelerin yerini kişisel duygu ve düşünceler almış; biçimsel yenilikler, teknik ve estetik açıdan yenileşme çabaları sürmüştür.
4. Romantizm akımının yanında realizm ve natüralizm akımları da etkili olmaya başlamıştır.
5. Birinci dönem şairleri gibi bu dönem şairleri de heceyle yazdıkları birkaç şiir dışında genel olarak aruzu kullanmışlardır.
6. Divan şiiri nazım biçimlerinden uzaklaşılmaya başlanmış, Batı'dan alınan nazım biçimlerinin ilk örnekleri bu dönemde görülmüştür.
7. Roman ve hikâye alanında ilk döneme göre estetik bakımdan daha olgun ürünler verilmiştir.
8. Birinci dönemde halka ulaşmanın en etkili yolları olan tiyatro ve gazete, gücünü yitirmiş; oyunlar genellikle okunmak üzere yazılmış, dergicilik önem kazanmıştır.
9.Gazetecilik, ilk dönemdeki toplumsal etki ve işlevini yitirir. Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük sıradan olaylara bırakır. Toplumsal makalenin yerini de edebi makale alır.
10.
Yazılan
tiyatro eserleri sahne tekniğine uygun değildir. Oynamak için değil, okunmak
için yazılırlar. Bireyin dünyası ön plana çıkarılır. Toplumu eğitici yanı
yiter.
11.Şiirin
konusu genişletilmiş; ölüm, karamsarlık, aşk, felsefi düşünceler tema olarak
seçilmiştir. Sanatçılar, güzel olan her şey şiirin konusu olabilir anlayışını
savunmuşlardır. Bu dönem şiiri Servet-i Fünun şiirine de esin kaynağı olmuştur.
12.
Bu dönemin
başlıca sanatçıları Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Abdülhak Hamit
Tarhan, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım ve Muallim Naci'dir.
13.Nabizade
Nazım natüralizmden. Recaizade Mahmut Ekrem ve Samipaşazade Sezai realizmden,
Abdülhak Hamit Tarhan ise romantizmden etkilenmiştir.
Şuan iki dönem
hakkında da genel olarak bilgilerimizi aktardıktan sonra birazda fikir sahibi
olduk. Bu bilgileri aktarmadan iki dönem arasındaki karşılaştırmayı sağlamamız
eleştirileri incelememiz çok sağlıklı olmayacağı için böyle bir şekilde hareket
ettik.
Genel olarak bilgilerimizi incelediğimizde
birinci dönem edebiyatında yazının, eserlerin sadeleştirilmeye çalışıldığı ve
halka yöneldiği, ikinci dönem edebiyatında ise yazarların bireyselleştiği
konuların tekrardan bireyselliğe döküldüğü yazının ve eserlerin ağırlaştığı
halkın anlayacağı bir dilden uzaklaşıldığı görülür.
Bu bilgiler ışığında günümüzde insanlar
Tanzimat ikinci dönemi yazarlarını aşağılayıcı sözler sarf etmekte, onları
bireysel konular yazdığı için ukala ve kendini beğenmiş olarak görmektedir. Bu
yorumların ortaya çıkmasında kuşkusuz ders verilen kitapların, dersi öğreten ve
anlatmaya çalışan öğretmenlerin, günümüzde girilen üniversite sınavlarının
etkisi göz ardı edilemez.Sırf insanların üniversite sınavlarında başarılı
olabilmesi için bile ezber ve kısa bilgiler halinde öğrencilerin beynine
bilgiler bu şekilde sokulmaktadır. Öğrencilerin aklına Tanzimat ikinci dönemi
denildiğinde akıllarına gelen şey bireysellik, ağır dil, normal halkın
anlamakta zorlandığı ve çoğu zamanda anlayamadığı metinler, yazarların bu denli
ağır dil kullanarak anlaşılmaz metinler yazarken kendilerini boşu boşuna
kasması şeklindedir.
Aslında biraz olsun o dönem şartları
değerlendirildiğinde tarihi açıdan olan olaylara göz atıldığında, kültürel ve
sosyal yapı incelendiğinde durumun biraz daha açık bir şekilde anlaşılacağı
aşikârdır. İnsanların ön yargılı değil biraz daha araştırmacı bir tavır alarak
bunları öğrenmeye çalışması ve bu şekilde yorumlayarak konuyu anlamaya
çalışması bu önyargıları değiştirebilir. O dönem şartlarına baktığımızda
devletin başında II. Abdülhamit bulunmaktadır. II. Abdülhamit Osmanlı-Rus
savaşını bahane ederek Meclisi Mebusan’ı kapatmıştır. Bu olay belki de edebiyatın
seyrini değiştirmiştir. Aynı zamanda I.meşrutiyet dönemi de son bulmuştur
diyebiliriz. Ardından tarihçilerin “İstibdat dönemi” olarak tasvir ettiği
baskıcı, otoriter, sansürlü, demokratik olmayan bir devir başlamıştır. İstibdat
yönetimi aklınıza gelebilecek her alanda kendini ağır bir şekilde
hissettirmiştir..İşte bu devirde padişah halkı uyandırmaya halkın gözünü açmaya
çalışan herkesi cezalandırmış gerekirse çeşitli vilayetlere sürgüne
yollamıştır.Çeşitli gazeteler kapatılmış kapatılmayanlara sansür getirilmiş
belli konuları yazmaları yasaklanmış.Padişah zamanında sevdiği insanları bile
sırf bu yüzden sürgünlere yollamıştır.Bunun edebiyata etkisi ise şu şekildedir.
Yazarlar I.dönemdeki rahat ortamı bulamamışlardır artık istedikleri gibi
yazamıyor belli konuların dışına çıkamıyorlardı. Yazdıklarında ise sürgüne
gönderiliyor ya da çeşitli işkenceler görüyorlardı. Halkı aydınlatmaya çalışan
örgütlemeye çalışan hak, adalet, özgürlük, eşitlik, hürriyet konularına değinen
bütün yazarlar bundan nasibini almıştır. I. dönem yazarlarının da çoğu bu
şekilde sürgüne gönderilmiş ya da yurtdışına kaçmışlardır. İşte böyle bir dönem
içerisindeyken gelişen II. dönem Tanzimat edebiyatı da bu dönemden nasibini almıştır.
Yazarlar artık çekinerek yazmışlar rahatça sanatlarını sergileyememiş belli
kalıpların içerisinden çıkamamış belli konular dışına çıkamamış ve buna bağlı
olarakta onlarda bireysel konulara değinmişlerdir. Sırf insanları halka yönelik
yazdığı için cezalandıran bu hükümet karşısında sanatçılar korkarak sanatlarını
icra etmişlerdir. Biraz olsun düşünürsek bu insanların böyle bir korkuyla böyle
bir baskıyla şimdilerde eleştirilen ağır dil ve bireysel konular etrafında
sanatlarını icra etmelerinin en doğrusu olduğu kanısını varabiliriz.
Bu şekilde düşündüğümüzde aslında mantıklı
gelen bu durum bu şekilde geniş açıdan bakılmadığında biraz olsun araştırılıp
öğrenilmediğinde insanlara itici gelebiliyor. Bundan dolayı en büyük görev
araştırmacılara, eğitimcilere ve devlete düşmektedir. Gerekli kitapların basılması,
makalelerin yazılması bu kanıyı biraz olsun kırabilir. Bu yüzdendir ki şunu bir
kez daha anlıyoruz hiçbir zaman önyargı, başkasından duyulan doğrulara göre
hareket etmek, araştırmadan incelemeden tam olarak öğrenmeden yapılan yorumlar
gerçeği yansıtmamakla beraber birçok kişinin de bakış açısını değiştirmektedir.
Bunları engelleyebilmek yine bireyin elindedir.
KAYNAKÇALAR
1-İslam Ansiklopedisi
2-Türk Edebiyatı Ansiklopedisi
3-Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri –Kenan
Akyüz
4-http://tr.wikipedia.org/
5-http://www.turkceciler.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder