Paylaşımlarımız devamlı olacaktır,bizi izlemeye devam edin!!Ödevler-Dersler-Hukuk-Edebiyat Profesyonel çalışmalarla karşınızdayız İletişim için:Mehmetmeric35@gmail.com

22 Haziran 2015 Pazartesi

Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönemi

MEHMET MERİÇ UÇAR

TANZİMAT İKİNCİ DÖNEMİNE BAKIŞ VE TANZİMAT İKİNCİ DÖNEMİNE GELEN ELEŞTİRİLER
  Yazımızda Tanzimat ikinci dönemi hakkında bilgi vereceğiz daha sonra gelen eleştirileri inceledikten sonra bunların haklı veya haksız yanlarını bulup yazımızı sonlandıracağız.
 Tanzimat edebiyatı, Tanzimat Dönemi kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımıdır. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasî alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Edebiyat tarihçilerimiz de 1839 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir.
  18. yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı dönemdir dönemin adı yine bu dönemde hazırlanan fermandan gelmektedir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır. Okullarda öğretimin Türkçeye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelerle birlikte uyanan yeni fikir akımları da paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.
  Tanzimat dönemine şöyle bir baktığımızda iki döneme ayırmamız mümkündür. Birinci dönem 1860-1876 yılları arasını kapsayan bir dönemdir ve Şinasi-Namık Kemal-Ziya Paşa okulu olarakta adlandırılır. Bu dönemde sanatçılarda klasizm ve dönemin en ilgi duyulan akımı romantizm akımı başı çekmektedir. Sanatçılar eserlerini bu akımları baz alarak oluşturmuşlardır. Bu dönemde sanatçıların çoğunluğu halka yönelmiş onları bilgilendirmek eğitmek amaçlı yazılar yazmıştır. Kısacası toplum için sanat görüşünü benimsemişlerdir. Tanzimat birinci dönemi edebiyatının genel özelliklerine şöyle bir bakacak olursak;

1. 1860'ta Şinasi'nin Agâh Efendi ile çıkardığı ilk özel Türk gazetesi olan Tercüman-ı Ahval'in yayı­na başlaması Tanzimat edebiyatının da başlangı­cını oluşturur.
2. Bu dönemin başlıca sanatçıları Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey, Ahmet Cevdet Paşa'dır.
3. Sanatçılar bir aydın sorumluluğuyla Osmanlı İmparatorluğu'nun sorunları ile yakından ilgilenmiş­ler, devletin kurtuluşunu genellikle mutlakıyetten meşrutiyete geçme idealine bağlamışlardır. Bu amaçla halka seslenmiş, Batı kültürünü halka ta­nıtmaya ve bu uygarlığın değerlerini topluma be­nimsetmeye çalışmışlardır.
4. Genel olarak "sanat toplum içindir" anlayışının benimsendiği görülür.
5. Dilde sadeleşmenin ilk adımları bu dönemde atıl­mış; fakat bu konuda istenen ölçüde başarılı olu­namamıştır. Tüm sanatçılarla savunulan dilde sa­deleşme düşüncesi, Şinasi ve Ahmet Mithat Efendi dışında uygulamaya pek geçirilememiştir.
6. Roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, makale gibi Batı edebiyatından alınan türler ilk defa bu dönemde edebiyatımıza girmiştir.
7. Fransız İhtilalı’nın etkisiyle hürriyet, eşitlik, adalet gibi kavramlar şiire girmiş; şiirin konu alanı geniş­lemiştir.
8. Şiirde Divan edebiyatında pek görülmeyen konu bütünlüğüne önem verilmiş, parça güzelliği yeri­ne bütün güzelliği amaçlanmıştır.
9. Divan edebiyatından gelen kaside, gazel, murab­ba, terkibibent... Gibi nazım biçimlerinin kullanıl­masına devam edilmiştir. Aruz geleneği sürdürül­müş; hece ölçüsünün Türklerin ulusal ölçüsü olduğu savunulsa da heceyle yazılan şiirler birkaç denemeden öteye gitmemiştir. Nazım birimi ola­rak daha çok beyit kullanılmıştır.
10. Sanatçılar en çok romantizm akımından etkilen­mişlerdir. (Şinasi ve A.Vefik Paşa klasisizm'den etkilenmişlerdir.)

  Tanzimat ikinci dönemi hakkında bilgi verecek olursak 1876-1895 yılları arasını kapsar. II. Abdülhamit'in Meclis-i Mebusan'ı kapattıktan sonra aydınlar üzerinde kurduğu baskı, "toplum için sanat" anlayışının Tanzimat'ın ikinci döne­minde sona ermesine yol açmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan ikinci kuşak sanatçıları 1896'ya ka­dar Tanzimat ruhunu "sanat için sanat" anlayışıy­la sürdürmüşler ve bu tarihte doğan Servet-i Fünun topluluğuna zemin hazırlamışlardır.Bu dönemde sanatçılar yapmacık olmakla, ağır bir dil kullanmakla suçlanmışlardır.Sürekli tartışmalar çıkmıştır bunlardan en önemlilerinden biri de Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem arasında olan tartışmalardır.Recaizade Mahmut Ekrem “Zemzeme” adlı eseriyle kendini savunmuş.Muallim Naci ise “Demdeme” adlı eseriyle kendini savunmuştur.Muallim Naci eski edebiyat yanlısı,Recaizade ise yeni edebiyat yanlısıdır.Tanzimat edebiyatı ikinci dönem özelliklerine genel olarak bakacak olursak;


1- Birinci dönemde savunulan ve kısmen de ol­sa uygulanan dilde sadeleşme düşüncesi ikinci dönemde ihmal edilmiş ve unutulmuş, bu yüzden Arapça-Farsça kelimeler yeniden çoğalmıştır.
2-Bu dönemde “sanat için sanat” düşüncesi hâkimdir.
3. Toplumla ilgili duygu ve düşüncelerin yerini ki­şisel duygu ve düşünceler almış; biçimsel ye­nilikler, teknik ve estetik açıdan yenileşme ça­baları sürmüştür.
4. Romantizm akımının yanında realizm ve natüralizm akımları da etkili olmaya başlamıştır.
5. Birinci dönem şairleri gibi bu dönem şairleri de heceyle yazdıkları birkaç şiir dışında genel olarak aruzu kullanmışlardır.
6. Divan şiiri nazım biçimlerinden uzaklaşılmaya başlanmış, Batı'dan alınan nazım biçimlerinin ilk örnekleri bu dönemde görülmüştür.
7. Roman ve hikâye alanında ilk döneme göre estetik bakımdan daha olgun ürünler verilmiş­tir.
8. Birinci dönemde halka ulaşmanın en etkili yol­ları olan tiyatro ve gazete, gücünü yitirmiş; oyunlar genellikle okunmak üzere yazılmış, dergicilik önem kazanmıştır.
9.Gazetecilik, ilk dönemdeki toplumsal etki ve işlevini yitirir. Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük sıradan olaylara bırakır. Toplumsal makalenin yerini de edebi makale alır.
10. Yazılan tiyatro eserleri sahne tekniğine uygun değildir. Oynamak için değil, okunmak için yazılırlar. Bireyin dünyası ön plana çıkarılır. Toplumu eğitici yanı yiter.
11.Şiirin konusu genişletilmiş; ölüm, karamsarlık, aşk, felsefi düşünceler tema olarak seçilmiştir. Sa­natçılar, güzel olan her şey şiirin konusu olabilir anlayışını savunmuşlardır. Bu dönem şiiri Servet-i Fünun şiirine de esin kaynağı olmuştur.
12. Bu dönemin başlıca sanatçıları Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Abdülhak Hamit Tarhan, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım ve Muallim Naci'dir.
13.Nabizade Nazım natüralizmden. Recaizade Mahmut Ekrem ve Samipaşazade Sezai realizm­den, Abdülhak Hamit Tarhan ise romantizmden etkilenmiştir.


  Şuan iki dönem hakkında da genel olarak bilgilerimizi aktardıktan sonra birazda fikir sahibi olduk. Bu bilgileri aktarmadan iki dönem arasındaki karşılaştırmayı sağlamamız eleştirileri incelememiz çok sağlıklı olmayacağı için böyle bir şekilde hareket ettik.
  Genel olarak bilgilerimizi incelediğimizde birinci dönem edebiyatında yazının, eserlerin sadeleştirilmeye çalışıldığı ve halka yöneldiği, ikinci dönem edebiyatında ise yazarların bireyselleştiği konuların tekrardan bireyselliğe döküldüğü yazının ve eserlerin ağırlaştığı halkın anlayacağı bir dilden uzaklaşıldığı görülür.
  Bu bilgiler ışığında günümüzde insanlar Tanzimat ikinci dönemi yazarlarını aşağılayıcı sözler sarf etmekte, onları bireysel konular yazdığı için ukala ve kendini beğenmiş olarak görmektedir. Bu yorumların ortaya çıkmasında kuşkusuz ders verilen kitapların, dersi öğreten ve anlatmaya çalışan öğretmenlerin, günümüzde girilen üniversite sınavlarının etkisi göz ardı edilemez.Sırf insanların üniversite sınavlarında başarılı olabilmesi için bile ezber ve kısa bilgiler halinde öğrencilerin beynine bilgiler bu şekilde sokulmaktadır. Öğrencilerin aklına Tanzimat ikinci dönemi denildiğinde akıllarına gelen şey bireysellik, ağır dil, normal halkın anlamakta zorlandığı ve çoğu zamanda anlayamadığı metinler, yazarların bu denli ağır dil kullanarak anlaşılmaz metinler yazarken kendilerini boşu boşuna kasması şeklindedir.
  Aslında biraz olsun o dönem şartları değerlendirildiğinde tarihi açıdan olan olaylara göz atıldığında, kültürel ve sosyal yapı incelendiğinde durumun biraz daha açık bir şekilde anlaşılacağı aşikârdır. İnsanların ön yargılı değil biraz daha araştırmacı bir tavır alarak bunları öğrenmeye çalışması ve bu şekilde yorumlayarak konuyu anlamaya çalışması bu önyargıları değiştirebilir. O dönem şartlarına baktığımızda devletin başında II. Abdülhamit bulunmaktadır. II. Abdülhamit Osmanlı-Rus savaşını bahane ederek Meclisi Mebusan’ı kapatmıştır. Bu olay belki de edebiyatın seyrini değiştirmiştir. Aynı zamanda I.meşrutiyet dönemi de son bulmuştur diyebiliriz. Ardından tarihçilerin “İstibdat dönemi” olarak tasvir ettiği baskıcı, otoriter, sansürlü, demokratik olmayan bir devir başlamıştır. İstibdat yönetimi aklınıza gelebilecek her alanda kendini ağır bir şekilde hissettirmiştir..İşte bu devirde padişah halkı uyandırmaya halkın gözünü açmaya çalışan herkesi cezalandırmış gerekirse çeşitli vilayetlere sürgüne yollamıştır.Çeşitli gazeteler kapatılmış kapatılmayanlara sansür getirilmiş belli konuları yazmaları yasaklanmış.Padişah zamanında sevdiği insanları bile sırf bu yüzden sürgünlere yollamıştır.Bunun edebiyata etkisi ise şu şekildedir. Yazarlar I.dönemdeki rahat ortamı bulamamışlardır artık istedikleri gibi yazamıyor belli konuların dışına çıkamıyorlardı. Yazdıklarında ise sürgüne gönderiliyor ya da çeşitli işkenceler görüyorlardı. Halkı aydınlatmaya çalışan örgütlemeye çalışan hak, adalet, özgürlük, eşitlik, hürriyet konularına değinen bütün yazarlar bundan nasibini almıştır. I. dönem yazarlarının da çoğu bu şekilde sürgüne gönderilmiş ya da yurtdışına kaçmışlardır. İşte böyle bir dönem içerisindeyken gelişen II. dönem Tanzimat edebiyatı da bu dönemden nasibini almıştır. Yazarlar artık çekinerek yazmışlar rahatça sanatlarını sergileyememiş belli kalıpların içerisinden çıkamamış belli konular dışına çıkamamış ve buna bağlı olarakta onlarda bireysel konulara değinmişlerdir. Sırf insanları halka yönelik yazdığı için cezalandıran bu hükümet karşısında sanatçılar korkarak sanatlarını icra etmişlerdir. Biraz olsun düşünürsek bu insanların böyle bir korkuyla böyle bir baskıyla şimdilerde eleştirilen ağır dil ve bireysel konular etrafında sanatlarını icra etmelerinin en doğrusu olduğu kanısını varabiliriz.
  Bu şekilde düşündüğümüzde aslında mantıklı gelen bu durum bu şekilde geniş açıdan bakılmadığında biraz olsun araştırılıp öğrenilmediğinde insanlara itici gelebiliyor. Bundan dolayı en büyük görev araştırmacılara, eğitimcilere ve devlete düşmektedir. Gerekli kitapların basılması, makalelerin yazılması bu kanıyı biraz olsun kırabilir. Bu yüzdendir ki şunu bir kez daha anlıyoruz hiçbir zaman önyargı, başkasından duyulan doğrulara göre hareket etmek, araştırmadan incelemeden tam olarak öğrenmeden yapılan yorumlar gerçeği yansıtmamakla beraber birçok kişinin de bakış açısını değiştirmektedir. Bunları engelleyebilmek yine bireyin elindedir.
    KAYNAKÇALAR
1-İslam Ansiklopedisi
2-Türk Edebiyatı Ansiklopedisi
3-Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri –Kenan Akyüz
4-http://tr.wikipedia.org/
5-http://www.turkceciler.com/

                   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder